2 Ocak 2016 Cumartesi

Kavanoz

Yaşlı bir kadın yanından ayırmadığı küçük bir kavanoz ile dolaşıyor sürekli. Küçük kavanoz çantasına özenle yerleştirilmiş. Akşam yatmaya odasına gittiğinde çantasından kutuyu çıkarıyor ve yatağının yanındaki komidinin üzerine koyuyor. Etiketli kısmını kendinin görebileceği şekilde yana çeviriyor. Etiketin üzerinde bir çocuk resmi var ve altında doğum - ölüm tarihi.

Yanında yeni kalmaya başlayan orta yaşlı bir kadın kavanozda ne olduğunu sordu. Kadın başını eğerek hafifçe iç geçirdi ve “Oğlumun külleri var,” dedi.

“Savaş çıktıktan sonra işgal edildiğimiz günlerde oğlum sürekli dışarıdaydı. Geceleri geç saatlerde geliyordu veya hiç gelmiyordu. Direniş haberleri, baskınlar, ölümler, patlamalar. Sürekli onu bekliyordum. Bazen dövülmüş, üstü başı parçalanmış olarak geliyordu. Temizliyor ve tedavi ediyordum. Sonra tekrar ortalıktan kayboluyordu.”

 “Artık dayanacak durumda değildim. Oğlumun bir gün ölüsünün gelmesi yerine onu ben ölüme gönderdim. İşgal kuvvetlerine ihbar ettim onu. Yakalandı. Kaçarken vuruldu. Krematoryumda cesedinin yakılmasını istedim. Küllerini sevdiği nehrin üzerine serptim. Bu kavanozun içindeki kısmını kendime sakladım. Artık hep gözümün önünde. Ölüm haberini beklemiyorum. Birlikteyiz sürekli anlayacağın.”

Hiç yorum yok:

Bir Bildiri Hakkında

Tarih: 09.12.2023 Yazar: Zühtü Kayalı LUDWİG WİTTGENSTEİN VE MANTIKSAL FELSEFE İNCELEMELERİ (TRACTATUS) LUDWIG WITTGENSTEIN AND LOGIC PHILOS...