16 Temmuz 2017 Pazar

Şahin'in Ardından

Şahin Şahvelioğlu (1958 - 2017)
------------
16 Mart 2017 Perşembe - Kırıntı Köyü halkımızdan Şahin Şahvelioğlu (59) İstanbul'da yaşamını yitirmiştir. Cenazesi yarın Bodrum’da toprağa verilecektir. Tüm sevenlerine sabır diliyoruz.
------------
Bir köy sitesinin "yitirdiklerimiz" sayfasında böyle bir ilan görürseniz elbet sizin için herhangi bir anlam ifade etmeyebilir. Ama benim için çok anlamlıdır.
Şahin Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümüne 1976 yılında girmişti. Onunla 1979'da tanışmıştık. 12 Eylül 1980'den sonra göz altına alınmıştı. Karanlık günlerdi. Evli ve iki kızı vardı: Başak ve Burçak. Yeğenim Mehmet Ali'den (o zamanlar Polis Akademisinde öğrenci idi) onun hakkında bilgi istemiştim. O günlerin cahilliği, yol bilmezliği ile. Karısı çok merak ediyordu. İnsanlar bir çok kanal kullanarak bilgi toplamaya çalışıyordu. Bir soğuk kış günü saçları üç numara okula geri dönmüştü.
Satranç kulubü kurmuş, okul'da turnuvalar düzenliyorduk. B Blok'ta hocaların dinlenme odasını -onlardan izin alarak- satranç maçları yapacak şekilde düzenlemiştik. Dersler biter bitmez odaya gider satranç oynardık. Hatırladıklarım: Ali Ulvi Yılmazer, Mustafa Akçelik, Fatma Nur Uysal, Sinan, İsmet adında topluca bir arkadaş ve ara sıra Mustafa Akçelik'in abisi Ethem Akçelik. Şahin Ankara Üniversitesi satranç takımına seçildi. Fatma Nur Uysal ile birlikte. (Fatma Nur, sonra Türkiye şampiyonlukları, milli takım oyunculuğu ile kariyerini satranç üzerine olgunlaştırdı.)
O dönem önde gelen satranç oyuncuları ile tanıştık: Suat Atalık, Can Arduman, Kahraman Olgaç (Ankara Üniversitesi satranç takımı antrenörü), adının Yılmaz olduğunu hatırladığım bir oyuncu (A.Ü. Tıp Fakültesi)...
Yine o günlerde Berrin Cerrahoğlu ile birlikte bir oyun sahneleme girişiminde bulunduk. Fakülte yönetimi olumlu yaklaştı. Devlet Tiyatrolarından Fatih Yıldız'ın yönetiminde Friedrich Dürrenmatt'ın "Fizikçiler" oyununu çalıştık Büyük Kimya Amfisinde. Şahin baş karakter Mobius'u oynuyordu. Berrin kliniğin katı doktorunu. Bana düşen rol ise Einstein idi. Sonra bir takım nedenlerden dolayı ben oyundan ayrılmak durumunda kalmıştım.
Okul sırasında veya bitmesine yakın Şahin Ankara Birlik Tiyatrosu'nda "Dr. Turhan Temuçin'in "Hastane mi Kestane mi?" oyununda kısa roller aldı. O zamanlar Güvenpark'ın bulunduğu Milli Müdafaa Caddesinin üzerinde "Cep Sineması" vardı. Önceden seks filmleri gösterimi yapılıyordu. Ankara Birlik Tiyatrosu - Zeki Göker, orayı tiyatro sahnesine dönüştürmüştü. Ara sıra Şahin'i orada görmeye giderdim.
Sonra çalışamaya başladım Bahadır Kömür ile. İş takibi yapan bir şirketteydim. Bakanlıklara gidip İstanbul firmalarının (ağırlıklı olarak) Ankara'daki işlerini takip ediyorduk. Bahadır Biyoloji Bölümünde okuyordu. Bir gün Bahadır ile Şahin'i tanıştırdım. Ben işten ayrıldıktan sonra da ortak işler yapmaya devam etmişlerdi. Şahin o yıllarda Bodrum'a yerleşti. Orada inşaat işleri yaptı. Bahadır ile balık çiftlikleri kurup işlettiler. Daha sonra Şahin emlakçılık işlerine geçti.
Şahin Bodrum'a yerleştikten sonra onunla 1995 civarında bir kez Ankara'da tekrar karşılaştık. Benden bilgisayar programları istiyordu. Hatırlamıyorum neler olduklarını ama bir takım programlar temin etmiştim. CD ile teslim etmiştim.
Bazen Yurdakul Küçük bazen Nalan Açıkgöz ile Şahin'den söz ederdik.
1996 veya 1997'de FKD (Fenliler Kültür derneği) 1975- 1985 arasında Ankara Üniversitesi Fen Fakültesinden okuyanları yılda bir bir araya getirecek etkinlikler düzenlemeye başlamıştı. O etkinliklerde karşılaştık katılmışsak.
2010 veya 2011'de işlerimin İstanbul'da yoğunlaşması nedeni ile daha fazla İstanbul'a gidip gelmeye ve hatta İstanbul'da yaşamaya başlamıştım. O günlerde Fatma Nur ile İstinye Park'ta Pelit Pastanesinde çay içmek ve konuşmak üzere buluşurduk. O bana Şahin'in İstanbul'a yerleştiğini, yeniden evlendiğini ve ya yeni bir çocuğunun olacağını veya olduğunu söylemişti. Ancak İstanbul'da da görüşme fırsatımız olmamıştı.
Haziran 2017'de Murat Güneş ile İzmir - Karşıyaka'da oturmuş kahve içerken, bana Şahin'in öldüğünü söyledi. Çok üzülmüştüm. Kalp krizi geçirmişti.
O okul günleri hala aynı sıcaklığı ile capcanlı zihnimde. Şahin benim için seyrek bıyıklı, kısa kesilmiş saçları, zayıf yüzü ve çıkık elmacık kemikleri, yürürken omzunu kaldırmış, koltuk altına rulo yaptığı defteri ile gidip gelen bir dost, arkadaş olarak hep aynı kalacak.
Şahin bizde birikenlerle, bizimle birlikte yaşamaya devam ediyorsun. Fiziksel varlığın artık gömülmüş, toprağın altına. Olsun varsın. Bizde yaşıyorsun. Ahmet Hamdi Tanpınar "Sanat ölmekten sonraki hayattır" diyor. Anılar, hatırlattıkların, yaşattıkların, yaşadıkların, eksik fazla, iyi kötü ne varsa hepsi senin bizimle yaşadığın hayat olacak.

4 yorum:

Burçak Şahvelioğlu dedi ki...

Merhaba Ben Burcak, Şahın Şahvelıoğlu nun ilk kızı ilk gözağrısı... Anılarınızdaki babamı gozumde bu kadar net canlandırdıgınız ıcın teşekkur ederım. Yazınız ıle bu tesadüfi karşılaşma beni çok mutlu etti. Çünkü bu kadar canınızdan bir parça bilinmeze gittiğinde hem o bilinmeze olan merakınız hem de bu hayatta sizin haricinizde varolduğu anlara olan merakınız çoğalıyor. Ne kadar çok anısını duyarsanız o kadar daha canlı tutabılıyorsunuz. Yani ne kadar teşekkür etsem az..
Sevgıler...

Burçak Şahvelioğlu dedi ki...

Merhaba Ben Burcak, Şahın Şahvelıoğlu nun ilk kızı ilk gözağrısı... Anılarınızdaki babamı gozumde bu kadar net canlandırdıgınız ıcın teşekkur ederım. Yazınız ıle bu tesadüfi karşılaşma beni çok mutlu etti. Çünkü bu kadar canınızdan bir parça bilinmeze gittiğinde hem o bilinmeze olan merakınız hem de bu hayatta sizin haricinizde varolduğu anlara olan merakınız çoğalıyor. Ne kadar çok anısını duyarsanız o kadar daha canlı tutabılıyorsunuz. Yani ne kadar teşekkür etsem az..
Sevgıler...

Burçak Şahvelioğlu dedi ki...

Merhaba Ben Burcak, Şahın Şahvelıoğlu nun ilk kızı ilk gözağrısı... Anılarınızdaki babamı gozumde bu kadar net canlandırdıgınız ıcın teşekkur ederım. Yazınız ıle bu tesadüfi karşılaşma beni çok mutlu etti. Çünkü bu kadar canınızdan bir parça bilinmeze gittiğinde hem o bilinmeze olan merakınız hem de bu hayatta sizin haricinizde varolduğu anlara olan merakınız çoğalıyor. Ne kadar çok anısını duyarsanız o kadar daha canlı tutabılıyorsunuz. Yani ne kadar teşekkür etsem az..
Sevgıler...

Zühtü Kayalı dedi ki...

yorumunuzdan sonra geç yazdığım için özür dilerim. Şahin'in öldüğünü duyduğumda boğazıma bir şey tıkanmıştı. Sanki üzerinden çok uzun zaman geçmiş de bir anda hatırlanan bir arkadaş gibi tepkisizce geçiştirmiştim duyduğum haberi. Ancak öyle değildi. ben duygularımı tepkilerimi göz önünde gösteren biri değilimdir kendimi bildiğim kadarı ile. O haber içimde büyüdü, yaşadıklarımı tekrar tekrar yaşadım. Dışarıdan birinin anlattığı gibi bir haber metni gibi kaleme aldım. Ancak biliyordum ki, başka türlü yazsaydım, işte o zaman rol yapıyor olacaktım. Şahin benim için, tanıdığımdan itibaren, tüm tanıdıklarım gibi bir parçam olmuştu. Çünkü dolaysız, beklentisiz ve hesapsızdık birbirimize karşı. O benim için; koltuğunun altına rulo yaptığı defterle, lacivert yağmurluğunun yakasını kaldırmış, elleri cebinde, okulun A kapısından giren veya çıkan Şahin'dir hala.

Bir Bildiri Hakkında

Tarih: 09.12.2023 Yazar: Zühtü Kayalı LUDWİG WİTTGENSTEİN VE MANTIKSAL FELSEFE İNCELEMELERİ (TRACTATUS) LUDWIG WITTGENSTEIN AND LOGIC PHILOS...