Belleksizleşmek İstiyorum. Bu bir beklenti değil, bu bir niyet değil, bu bir geri çekilme veya kaçış değil. Tükenmiş olmanın doğal bir sonucu, eldeki ihtiyatların bitmesinin bir sonucu, yeniden başlamanın, arınmanın ve yıkanmanın başlangıcı, doğuşun, dirilmenin ve irkilmenin yeni biçimi, yüzleşmenin yeni yönü.
Arka arkaya, üst üste, durmadan okumak, seyretmek, o daldan bu dala atlamak o notalardan bu notalara sıçramak. Kaçmak, kovalamak, durmak, beklemek, yaklaşmak, dokunmak, sonra kayboluvermek. İşte çözümsüz bir döngünün sonucu ortaya çıkan tereddütler böyle başlıyor. Sığınmakla yolunu buluyor, sığınakta soluklanıyor. Artık o kitaplar, o karanlık odalar, o diskler, kimler, neler demişler, neleri nasıl görmüşler, nasıl dile getirmişler. Kendim için duymadığım heyecanları o başkalarının algı kapıları için duymaya başlayan bir göçmüş ruhlar sığınağı oluyorum. İnzivalarının iplerini bağladıkları direkler ben oluyorum. Sağlam, sarsılmaz ve imanlı.
Yeni nesi var, yeni ne söylemiş, yeni ne çekmiş, yeni ne yazmış. Benim gündemim, heyecanım, oynaklığım onların heyecanı, gündemi, oynaklığı olmuş. Kopuşum için, asıl bu "onlar" olmaktan kopuşum için istiyorum belleksizleşmeyi.
Yıllarca onlardan gelenlerle doldurduğum, biriktirdiğim herşeyi bir çırpıda silip atıvermek, kesip koparıvermek için istiyorum belleksizleşmeyi.
Yoksa biliyorum: Bir tiryaki iseniz ne zordur bırakmak. Bir müptela iseniz ne zordur koparmak. Yalnızca avutursunuz kendinizi. Bahanelerin, masumane savunuların, ucun ucun için için gönlünüzün kayması ile hırsızlama bakışlarla yaklaşmanın, dokunmanın ve sanki her zaman sizinmiş, sizinleymiş gibi bir parçanız haline getirdiğiniz o membadan yudumladığınız her zerrenin size nasıl bir ilmek geçirdiğinin bilgisine sahip olarak, kandırılmak istersiniz ve göz yumarsınız.
Onları, anıları, kalıntılarını, kırıntılarını süre sıralarından çıkarmak istiyorum. Birbiri üstüne bindirerek karmaşık bir kaleydeskopa çevirmek istiyorum belleğimi. Her çalkalanışta, her yeni paragrafta, her yeni görüntüde kaleydeskop kendisini rasgele yeniden sıralamalı ve yeni öyküler kurmalı. Belleğim bu öykülerin zincirlerini, zapt-ı rapt hallerini elinde tutmamalı.
O zaman artık peşinde gideceğim tarihsel izleklere sahip yol haritalarım olmayacak. Kendimi eksik göreceğim hissedeceğim kapanlarım olmayacak. Herşey yeniden ve her seferinde bir öncekinin en küçük bir yerleşimine, ilişkisel bağlarına sahip olmayan yeni bir biçimde, yeni bir desende yeni ve başka bir benle buluşacağım. Bir göçmenin korkuları, sığlığı ve bir yere ait olmamanın ürkekliği içinde ama yeni bir heyecanla, yeni bir hevesle gözlerimi açtığımda, yeniden kurulmuş başka bir dünya ile karşılaşacağım.
Artık zaman denilen izlek, sürelerin sıralanışında cisimlerin konumlanışıyla, mekansal koordinatlarla tarihsel anların fonksiyonu olmayacak. Zaman yalnızca kolumda taşıdığım beş dakika önce, bir gün sonra, yarın onun yaş günü demek için bana bir şeyleri başka şeylerle karşılaştırma fırsatı veren bir gösterge olacak. Araçların kilometre sayaçları gibi. Yüzbin kilometre yola yapmış. O kadar. Nereye gitmiş kaç kişi gitmiş, kışın mı yazın mı gitmiş, kaza geçirmiş mi, kimler kullanmış, nerede bozulmuş, nerede durmuş. Hangi yol lokantasında mola vermiş, hangi motelin önünde sabahlamış, hiçbirisi yok bu değerde. O değer yalnızca o araç ile o aracın kullanıcısı arasında. Öyle ki o aracın belki tek kullanıcısı da yok. Yani kullanıcıları için birer gizem aracın önceki hayatı ve sonraki hayatı. Düşünsenize sattığınız araç şimdi kimde, kaç el değiştirdi, kaç kaza yaptı, nerelere gitti, hiç merak ediyor musunuz? Hani birlikte sevgilinizle o araçla dolaşmıştınız, karınızı o araçla doğum evine götürmüştünüz, o araçla pikniğe gitmiştiniz, o araçla Artvin yaylalarına çıkmıştınız. Yalnızca o anılar var ama o araç ne oldu hiç düşünmüyorsunuz. Yalnızca yeni bir araçla kıyasladığınızda geliyor aklınıza.
Zaman böyle olmalı. Huzur bu.
Durmadan yeni kitap sayfaları, yeni görüntüler siyah beyaz, renkli, kolajlanmış.
Belleksizleşerek her şeye, eskiye yeniye, bilinene bilinmeyene çocuk şaşkınlığında bakabilmek, her seferinde yeni heyecanlarla, "bu ne" diyen çocuğun merakı içinde dünyayı yeni baştan kurmak isteyebilmek. Bu akşam korkak titrek ışığını yayıp yaymamak konusunda tereddüt içinde olan bir sokak lambası altında indirirken kepengimi, yarın ayağa kalktığım yer bir ağaç altı olmalı ve ben nasıl geldim buraya şaşkınlığı içinde gözlerimin çapaklarını temizleyebilmeliyim.
Gündüz olanla gece olanı karıştırmak. burada olanla ötede olanın sınırlarını eritmek, yok etmek, sınırları belirsizleştirmek, belirsiz sınırlar üzerinden yeni sırlar inşa etmek. Bana dair sırlar, hayatla benim aramda kurulmuş dengelerin oturduğu, dayandığı ve ama kimsenin bilgisine vakıf olmadığı, olamayacağı sırlar.
Nereden yollandığı, ne zaman yollandığı belli olmasın diye üzerine tarih yer zaman bilgisi atılmamış kartpostallar gibi şuraya buraya iliştirilmiş resimlerden damıtmak huzuru.
Hani eski bir berber dükkanının ya da bir tuhafiyecinin kasasının arkasındaki çerçevelere iliştirilmiş kartpostallar olur ya, onlar gibi. O berber dükkanının veya tuhafiyecinin duvarında asılı bir kafesteki kanarya şakımaları içinde o kartpostallara takılır ya bazen gözleriniz. Geçmişinde sararan ve ama hala onu göndereni unutmamak, onunla olan duygusal iletişimini kesmemek için o kartları saklayan yaşlı berber veya yaşlı tuhafiyeci gibi, kendi belleksiziliği içinde canlı tutmak istediğim anılarla kalmak yalnızca. Gerisi silinip gitsin. Yarılıp, kanayıp, acıyıp gitsin.
Belleksizleşmek istiyorum.
Beyaz kedi her yanı tarayıp ertesi gün için gökyüzünü temizleyen gümüşsü ayı temsil eder. Beyaz kedi "gizlice ortadan kaybolanları izleyen, iz takip eden avcı; araştırıcı; kelebek avcısı"dır. Margaras "ternizleyici" ya da "kendi kendini temizleyen hayvan"dır. Yolu gümüşsü ayla aydınlanmış olan beyaz kedi avcı ve katildir. Bütün karanlık, gizli yerler ve varlıklar o karşı konulmaz ölçüde tatlı ışıkta ortaya çıkar. (William S. Burroughs - İçerdeki Kedi)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ben Şimdi Ölmedim
- Meçhul bir Ömer'e. Bir şiirin hikayesi, şiir yazılırken anlatılmaya başlar. Şiirle beraber hikaye yazılır. Ben şimdi ölmedim. Her iste...
-
Şahin Şahvelioğlu (1958 - 2017) ------------ 16 Mart 2017 Perşembe - Kırıntı Köyü halkımızdan Şahin Şahvelioğlu (59) İstanbul'da ya...
-
Belleksizleşmek İstiyorum. Bu bir beklenti değil, bu bir niyet değil, bu bir geri çekilme veya kaçış değil. Tükenmiş olmanın doğal bir sonuc...
-
Einstein: Her şey olabildiğince kolay olmalı, ama ‘basit’ değil. Bu konuda Steve Jobs'un bir düsturu var. Öyle tasarlamalısın ki ger...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder