10 Eylül 2023 Pazar

İlk mektup

Sana bu ilk mektubum. Seninle hiç yüz yüze gelmedik. Ne zaman karşılaşsak hep karanlık boyutsuz yüzün karşımda. Henüz gözlerimizle tanışmadık. Ama karanlığın kaç yıllardır, kendimi bildim bileli veya yanımda yürürken, bir kısalan bir uzayan boyuna basmaya çalışırken oyunlarla tanıdığım zamanlardır aklımdaydın.

Sana yazmak isteği uyandı. Adlar düşündüm sana dair ilkin. Benim dışımda ama benimle olmalıydın. İşte “o”, şimdi sensin.

Saçların uzun mu kısa mı bilmiyorum. Siyah mısın, beyaz mı, sarı mı? Bilmiyorum. Gözlerinin rengini kirpiklerinin kıvrıklığını, ellerinin tombulluğunu, parmaklarının kemikliliğini bilmiyorum. Hep bir karanlık, bir belirsizlik, sırtını kendine dönmüşlük.

Sana gönderdiklerimi anladığını kabul ediyorum, edeceğim. Belki gözlüklüsün, belki yalnız veya değil... Benimle tartışsan yeter. Kelimeler yolla bana, çağrıştır yürürken, bir şeyleri hatırlat ışıklarla oynarken beni kullanarak. İşaretler göster bana içinden geldiğince, kuralsız, dümdüz.

Beni tanı biraz kelimelerimle.

Divane olduğum kelimelerdir zaman, sesler, yollar, geceler, yalnızlıklar, karanlık, dehlizler, bataklıklar, ay, rüzgâr, deniz ve fırtına... Bütün metaforlarım bu kelimeler etrafında şekillenirler.

Kendim olmak, kendi olma kavgası. Göze almak, kararlılık ve sorumluluklar. Zincirlendiğim, kıramadığım duraklarımdır. Bir ölü kedi kadar umarsızca ölmeyi istemek ama o ölü kedinin umarsızlığını yaşamayı göze alamamak örneğin.

Tek ve sürekli kavgam, terk edişlerim, kaçışlarım olmuştur ama en dibe inmenin ilmini uzak tutmuşum günlerimden.

Bir şeyler göstermeni beklemiyorum. Bir ışık, bir kibrit çakamazsın da. Bilirim, başka bir ışık kaynağı var etmektedir seni benim peşim sıra. Zamanın benim senin. Dinginlik içinde coşkular devşirmektir heyecanım. Büyük dünyalar değil içimdeki, dünyaların kendisidir eksenim. Yabancılaşmak, yabanlaşma korkusu.

Gece yatağına yatarsın gölgesiz, gölgeni ezmektesindir ışık varsa odanda. Işığı engellersin de gölgen senin dışında soyunmuş kalır senden. Yalnızsındır. Derin bir uyku, saat ikidir veya bilemedin üç, irkilerek uyanıvermiş kendinle baş başasındır. Ölüm fikri sökün eder gelir. Yine karanlıkla ve kendinlesindir. Dışarıdasın hala. Omzumu öperim. Sıcaklığım bana güç vermektedir. Hesap defterlerini açmışımdır. Benim dehlizlerime işte o zamanlarda girilir. Bana sarınarak senle birlikte.

Korkular.

Korkmak.

Soluksuz kalmak gibidir korkulardan arınmış düşler. Gelecek belki bir düştür.

Korkularım eşlik ediyor düşlerime. Ölmek... Korkumun tek kelimesi oldu, senin de, tek korkacağın kelime bu olmalı, ölümüm. Cesetsem sen de benimle bir cesetsin. Ölüm kelimesini duyarsan benim korktuğumu ama ölesiye korktuğumu anla.

Ah…

Ayrılmaz karanlığım, ışığın çözümsüzlüğü. Seninle bir yerlerde, çıkmaz sokaklarda, caddelerde, parklarda, birbirimize sarılmış, belki kamaşmadan körleşmiş gözlerim dokunmadan senin boyutsuzluğuna, senin içinden geçerim, gök kuşağını geçen cüceler gibi. O gün gelmeden bunca yıldır peşine düştüğün, oyunlarına eşlik ettiğin beni tanımış ol biraz kelimelerimle, bedenimin yansısı senin, ışığın yanılsaması olan karanlığın zaten şeklimin hazzında, şekilsizleştirirken.

Selamlar...

Hiç yorum yok:

Bir Bildiri Hakkında

Tarih: 09.12.2023 Yazar: Zühtü Kayalı LUDWİG WİTTGENSTEİN VE MANTIKSAL FELSEFE İNCELEMELERİ (TRACTATUS) LUDWIG WITTGENSTEIN AND LOGIC PHILOS...