bir bahar yorgunluğunda
odama şarkılar dökülüyor radyodan
kimseler yok odamda
şarkılar kulaksız kalmış
çerçevelerinde resimler ağırlıksız yalnızlıklarından
iş olsun diye kapatıp gözlerimi
bir yüz çiziyorum yattığım yerden
önce bir oval yuvarlak çenesini şekillendiriyorum
köşeli ve güçlü bir çene
hafif bir gamze yerleştiriyorum dudaklar kalın ve dolgun
alt dudağa biraz hüzün kıvrımı
burunla üst dudak arası geniş
dudakların iki yanına uzun birer çizgi atıyorum
bir taraf gülmenin oynaklığına sahip
diğeri kaskatı donmuş acıdan
yanaklara belli belirsiz oyuklar uçuk izleri
çıkmış elmacık kemikleri üstlerindeki derileri sarkık yapıyorum
burun kemikli ve uzun yay gibi kıvrık değil
kemer kısmı geniş ve düz
gözlerle birleşen yerlerde derin oyuklar var
gözyaşlarının biçimlendirdiği
kısılmış bir çift göz karası neredeyse beyazını kaplamış
kirpikler gölgeleştiriyor göz bebeklerinin parlaklıklarını
altları akşamdan kalmanın torbaları
yükleri yorgunluk ve uykusuzluk
kaşlar yolunmuş uçları kıvrılmış
kaşlar arası açık bir tek tüy yok
üç derin çizgi taçlandırmış o boşluğu
geniş bir alın çiziyorum
şakaklardaki saçlar dökülmüş
damarların seğirmesi görülüyor
alında derin çizgiler okunacak
bir yazı yazmıyorum
saçlar aklaşmış yer yer kuzgun siyahı
kulaklar kafaya yapışık meme uçları büyük
bir yüz çiziyorum yattığım yerden
sonra boyuyorum yüzü
kanı çekilmiş bir sarı sürüyorum geniş alanlara
beyazlaşmış dudakları pembeyle işliyorum
burnun gölgesini koyulaştırıyorum
karanlıkla yüze hareket vermem gerekiyor
döndürüyorum profilden birkaç rötuş
arkasına geçiyorum biraz saç döküyorum
enselere serpiyorum çıkıntılara
saç kıran olmuş yara yerlerini örtüyorum
döndürüyorum
diğer tarafa ufak bir kesiğe dikişler atıyorum
kanamayı kesiyorum
mavileşiyor dikiş yerleri
demiryolları traversler döşüyorum iplik iplik
başını bir o yana yaslıyorum bir bu yana
arkaya doğru kaldırıyorum başı
bir adem elması yerleştiriyorum büyükçe gırtlağa
çenenin altına bir apse şişliği ekliyorum
baş parmak boğumu kadar bademcikler belli oluyor
açıp gözlerimi kör edici bir ışık sürüyorum
güneşten alıp gözlere
sonra tekrar yumuyorum gözlerimi
“dur dünya ondadır” diyen bir şarkı
yaban dillerden noktayı koyuyor yüze
sönüyor nefret
dönüyor hasret ertesi güne
bir bahar yorgunluğumda odama
akşam dökülüyor pencereden
kimseler yok odamda
giysiler bedensiz kalmış
duvarlarda gölgeler ağırlıksız gün ışıklarından
sonra yüzü soyuyorum yavaş yavaş
önce derileri yüzüyorum yanık bronz boyalı sarkık gergin
beyaz kanlı dokular damarlar
ahtapotun kolları gibi sarmış
tüm yüzeyleri
dudakları kaldırıyorum
eti çekilmiş dişler dökülüyor
elmacık kemiklerinden boşluklar oluşuyor
sallanıyor çene
gözler içeri kaçıyor
sonra buharlaşıp uçuyor kovuklarından
alnın kemiği apaçık parlıyor
burun boşluğundan fırtınaların homurtusu
bir kafatası kalıyor elimde
o öpülesi yüz yok artık
arınmış süslerinden bir maske duruyor ortada
kumulların süpürüp aşındırdığı bir çorak yamaç
gözlerimde gerçeği görüyorum
insan derisiyle kaplanmış yok oluşu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder