5 Kasım 2017 Pazar

Güney - La Sur

Her seyrettiğim film, her okuduğum kitap, her dinlediğim şarkı yerleşiverir içime. Bir çağrışım alıp getiriverir o an’ıma. Bir koku, bir ses, bir görüntü; puslu, bulanık, gittikçe silinen.

Bandoneon.

Tangoların vazgeçilmez eşlikçisi. Onun kılavuzluğunda güneyin bozkırlarında rüzgârlar esiyor. Bir İspanyolca şiir. “Güney”den fırlayan... “Güney.”  Tangolarla 1970’li yıllar, diktatörler, kayıplar, sıradan insanların destanları, kavuşmalar, sarılmalar.

Bitmek bilmeyen bir yol, güneye giden, Patagonya'ya doğru, buz ve ateşle kavuşmaya, mavi ile kucaklaşmaya. Omuzlara gömülmüş başlar, pencereden görülen bulutlarla kapanmış gökyüzü. Demir parmaklıklar, tel örgüler, gece yarıları çarpan kapılar. Dumanlar, sokak lambalarını esir alan sis.

Danslar, gece yarıları. Birbirine geçen yürekler, kavuşan eller, kenetlenen parmaklar. Yeni bir şarkı. Yeni bir dans adımı, bir kopuş, bir sarılış, gölgelerle. Gözler konuşuyor yalnızca, dudaklarda mırıltılar, suskun kapalı sadece.  Hırıltılı bir yaşlı erkek sesi.

Güneye gidiyoruz
Bitmeyen güneye
Sabahları
Akşamları
Yollar güney

Sanki böyle söylüyor şarkıyı. Ben böyle olmasını istiyorum sözlerin.

Işığa gidiyor yollar
Güneşin battığı ufuklarla
Kavuşuyor yollar
Rüzgârlara karışıyor yollar
Dalgaları giyiniyor yollar

Şimdi böyle söylesin diyorum şarkıyı Mercedes Sosa. Böyle söylüyor Roberto Goyenece.


Anlamıyorum o dili. Ama sözler benim sözlerim. O sözler bizim. O dillerde söylenen her şarkı, dinlenen her şarkı bizim sözlerimizle var.  Anlamasan da olur, anlamasak da. Çünkü bize o şarkının sözleri.

Tangolar yırtıyor yüreğimin kabaran hücrelerini. Karşılıksız olsa bile bir aşkı koyuyor içine tuzlu sular. Gece yarısı cadde lambaları altında kurulan sahneler. İçilen şaraplar. Yaşlı bir adam. Siyah ceketi, beyaz gömleği, siyah yeleği, siyah şapkası ile  söylüyor şarkısını.

Etekleri yelde bir kız dönüyor etrafında. Entarisinin omuzları büzgülü. Küçük çiçeklerden yapılmış. Boynu yuvarlak yakasız. Etekler dizlerde. Ayakları çıplak. Saçları siyah ve dağınık. Gözleri kara, kalın dudakları boyasız. Çatlamış susuzluktan sanki. Dans ediyor.  Neşeyle. Kaybettiklerine veya terk ettiklerine neşeyi ekliyor.  Geceyi damıtıyor.  Yaşlı adam bandoneonun eşliğinde şarkısını söylüyor:

Bir akşamdı geldiler
Dalların kabukları sıyrılmış gibi
Bir sabahtı gitti çocuklar
Bezlerle lambalar karartılmış

Sular çekilmişti
Sesler dinmişti
Ağaç gövdelerinde
Bir güneşti yıkanan

Saçlarını tarayan bir güneş
Yollara saçılan bir güneş
Dağları yıkayan bir güneş
Ovalara taşan bir güneş

Geldiler akşamdı
Gittiler sabahtı
Sürülmüş topraklar
Nadasa bırakılmış yürekler

Şarkılarını söylüyordu yaşlı adam. Sesi titrek, hırıltılı ve aşk dolu. Yükseliyordu denizin göğsü gibi ciğerleri. Hafifçe dönüyordu kızın yüzüne. Kız cevvaldi, kıpır kıpırdı. Neşe içindeydi. Adam gülüyordu gözleriyle. Kız gülüyordu dansıyla. Kaldırmışlardı öfkelerini sandıklara.  Kaçamayacaklardı geri çekilmelerden. Gülümseme ve neşe ile  varolmanın sıcaklığını sandıkların üstüne.

Tangolar sarıyordu uykularımı, dans ve coşku. Sarılma ve dokunma. Trompetten yansıyan bakırın kızıllığında “La Paloma” şarkısı.

Birlikteydik seninle oralarda, hatırla.

---------------------------------------------------------------------
Film          : La Sur (Güney)
1988 - Arjantin,  Fransa
Dram
127 Dak.

Yıllar süren baskı rejiminin ve diktatörlüğün 1983'te sona ermesi sayesinde devlete karşı faaliyetleri nedeni ile hapse girmiş pek çok insan serbest bırakılır. Bu kişilerden biri olan Floreal de, yıllar sürmüş mahkumiyetin ardından özgürlüğüne kavuşmuştur. Evinden ve karısından bunca zaman uzak kalmış olmasına rağmen dışarı çıkar çıkmaz evine gitmektense kendini Buenos Aires sokaklarına atar. Kendisinin de bilmediği bir arayış ve boşluk içerisindedir. Saatlerce bir yön ya da iz takip etmeksizin yürürken çevresinden hayali de olsa geçmişine ait insanlar gelip geçer. Zaman, her şeyle hesaplaşma zamanıdır.

Hiç yorum yok:

Ben Şimdi Ölmedim

- Meçhul bir Ömer'e. Bir şiirin hikayesi, şiir yazılırken anlatılmaya başlar. Şiirle beraber hikaye yazılır. Ben şimdi ölmedim. Her iste...