10 Nisan 2021 Cumartesi

Bu sabah...

Sabah erkenden kalktım. Mutfağı topladıktan sonra kahve hazırladım kendime. Saat altı gibi balkonun penceresini açıp kahvemi yudumlamaya başladım.

Eskimiş, Çin malı radyodan Almanca liedler söyleyen bir soprano ile karşılaştım. Kim bu?, kim yazmış bu şarkıları diye elim telefonuma uzandı ve shazam'ı çalıştırdım. Ancak shazam bulamadı sesi ve şarkıları.

Kahvemi içerken içimden konuşmaya başladım:

"Her şeyin gizemi, sırrı, büyüsü kayboldu."

Her şeyi bilmek zorundayız sanki. Bilmezsek eksilmiş / eksikmiş hissediyormuşuz gibi geliyor. Her konuda bilgimiz olmalıymış, o kişiyi tanımıyorsak ayıp edermişiz, o ezgiyi duymadığımızı söylersek, ne kadar ilgisizmişiz, o kitabı okumadıysak ne büyük kayıplardaymışız, o filmi seyretmediysek ne denli uzaklaşmışız, o yeri görmediysek neden yaşıyormuşuz, o yemeği yemediysek neyi yediğimizi sanıyormuşuz.

Yaşamın gizemi ortadan kalkmış.

Hiç bilmediğin, ilk kez duyduğun bir şarkının o anda sana verdiği coşku, mütevazi bir esenlik hali ile kendine dönüp bakma hissini alıp yok ediyor bilme zorunluluğu baskısı.

Bilmeden, öğrenmeden, ezberlemeden, tanımadan o Almanca liedleri dinlemeye devam ettim. Ard arda dört şarkıdan sonra bir konçerto çalmaya başladı. Shazam'ı çalıştırmadım. Merak etmedim. Yalnızca dinledim. Kahvemi tazeledim, yan komşu uyanmasın diye radyonun sesini kıstım. Okulun ışıkları altında uçan kargalara bakarak karanlığın ve karanlığa sığınmış boşluğun tadını çıkardım.

Hiç yorum yok:

Ben Şimdi Ölmedim

- Meçhul bir Ömer'e. Bir şiirin hikayesi, şiir yazılırken anlatılmaya başlar. Şiirle beraber hikaye yazılır. Ben şimdi ölmedim. Her iste...