Assange, "Gelecekte iktidar bir tüfeğin namlusundan değil iletişimden doğacaktı ve insanlar küçük ve güçlü bir zümrenin onayı ile değil, büyük bir siyasal potansiyele sahip olan sosyal ağın içinde kaybolup gidebilmeleriyle kendilerini tanımlayacaklardı" derken henüz yirmili yaşlarına gelmemiştir.
"Oysa yaptığımız şeyin (hack) büyük bir bölümü bilgisayar zekası mantığının (Boole cebri) ve bilgisayar zekası ile kurulacak tam bir etkileşiminin kaçınılmaz sınırları içine hapsolmuştur. Aydınlanma bilgisayar ile değil modem ile gelmiştir."
Bu durum çok kısıtlı bilgisayar kaynakları ile mümkün değildi. Veriyi ve iletişimi yaygınlaştıracak o küçük kutu ile birlikte geleceğin inşasının başladığını söylüyordu Assange.
Assange 1971 doğumludur. Commodore 64 ile 1987'den itibaren kod yazmaya başlamış evsiz, göçmen bir Aussie (Avustralyalı)-kendi ifadesi ile-.
Modemler ile birlikte BBS'ler (bulletin board system - bilgisayar bülten tahtası sistemi) yayınlaşmaya başladığında bilgi alışverişi ve gruplaşmalar da başlamıştı. O dönemde telefon şirketlerine girip haberleşme işleyişini inceliyorlardı.
Nortel'in (Kanada Telekom) içinde tüm işleyişe tanık olmuşlardı.
"Sanayi uygarlığının teknolojik olarak en gelişmiş kısmında ilerlediğinizi hissediyordunuz. Bir çoğumuza göre bu, gizlice taş ocaklarına veya terkedilmiş binalara giren çocukların yaptığı bir şeydi. Çitin üzerinden atlayıp içeriye girmek için koşuşturma duygusunu yaşamak zorundaydık. Yetişkin dünyasına girmenin ve ona meydan okumanın hazzındaydım.
"Hacklemek işte böyle başlar. Sizi dışarıda tutmak için konmuş bir bariyeri aşmak istersiniz. Bu bariyerlerin bir çoğu ticari nedenlerle, karlılığın korunması için konmuştu. Ama bize göre ZEKALARIN ÇARPIŞMASI idi. İnsanların özgürlüğünü sınırlamak ve gerçeği denetim (kontrol) altına almak üzere konmuştu bu bariyerler."
"Ben daima hacklemenin bir resme bakmaya benzediğini hissediyordum. Tuvali görürsünüz, yaratılan eseri görürsünüz, boyanın hareketini ve temaların çizilişini görürsünüz. Fakat bizim aslında baktığınız (/ aradığınız) şey kusurdur. Bir kez onu bulduğunuzda resimdeki kusuru, daha büyük hale gelip resme egemen oluncaya dek onun üzerinde çalışırsınız."
Nortel ağında 11.000 bilgisayar vardı ve o bilgisayarların 40'na sızmışlardı.
"Bütün o ustalığa uygarlığın o kanıtlarına bakıyor ve onların yöntemlerini, alışkanlıklarını, ayin ve gizem köşelerini fark ediyordunuz. O sistem içindeki merkezi denetimi ele geçirmiştik ve para transfer edebilir veya ticari bilgilerini satabilirdik. Fakat bunların hiçbirini yapmadık. Prime Suspect, Trax ve ben, bunu en alçakça hamle olarak görürdük. Biz bu tür pisliklerin üzerinde, sadece sisteme hakim olup oradan yola devam etmek derdindeydik."
Son Assange tespiti ile tamamlıyorum notumu:
"Gizlilik hakkı meselesi beni her zaman kendine çekecekti. Her türlü gizliliğin kötü olduğunu düşünen adam olarak betimlediğim, şeffaflığın baş taraftarı gibi göründüğüm yansıtılıyordu. Ama hiçbir zaman gizliliğin kötü olduğunu savunmadım. Aslına bakılırsa tam tersini savunuyorum. Benim karşı olduğum ve olmaya devam edeceğim nokta, kurumların kötülük yaptıkları gerçeğine karşı kendilerini korumak için gizliliği kullanmalarıdır. (...) Bizler, güçlü kurumlar sadece işlerine gelen verileri kullanmasınlar diye savaştık. Bütün mücadele bunla ilgiliydi ve hala bunla ilgilidir."
Julian Assange - Onaylanmamış Otobiyografi. Alfa yayınları - 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder