10 Eylül 2023 Pazar

Beni aydınlat gölgem

Duyun beni...

Kıskançlık değildir, hayatı yaşayabilme isteği. Yaşayabilmenin erişilmez tadına yönelmektir ki hiç yoktan bir su pınarının fışkırması, toprağın derinliklerinden, doyurur ona esir olanları. benden başkasıyla paylaşılamaz, hayatın her birimizde bıraktığı tatlar.. Aktaramazsın suyun kekre tadını, ıhlamurun kokusunu, çam kozalığından sızan suyunun keskinliğini, anlatmaya çalışılır da kalıverir yarım. İşte öylesine paylaşamam benden başkasıyla, ancak benimdir benliğim, kaçmak ister ama kelepçeden daha sıkı bağlandım ışıkla. Ortaya döksem tüm sırlarımı ancak ben görürüm; gülümsesem bile alayla bir mahkumun kabullendiği gibi kabullenirim tebessümü, göstermeden kimseye.

Yanımda olamaz hani ol desem de... O anda kanat çırpmış karanlık görülmez bulutlarına. Yelken açmış karanlığın apaçık ışıksızlığı denizlere, deniz fenerine, gemici lambasına muhtaç. Kucaklamışsındır karanlığın mezarların yanlarında büyümüş servilerin ayı hapseden yaprakları içinde. 

Uyku denizimin yakamozu. Ninnindir uyku denizimin rüzgarı. Beşiğindir uyku denizimin dalgaları. Yan yana olamalıyız. Birbirini bölen ve bölümleyenler, uzaklaştıran ve sonra çağıranlarız, kaçan ve kurtulan ve birbirine dolanan yumaklar hayat ipliklerimizin üzerinde. Birbirinin ortak paydası ve bölünemeyeni. 

Bunu anlatmak için ah beni görmeli ve tanımalısın kelimelerimden hariç. Nafile bir çığlık.

Yaşayabilmek ah.

Hissettirebilmek ah.

Haykırabilmek ah.

Bir sonun başlangıcında doğduk, doğduğumuzdan habersizdik. 

Sonra oyunlarımda dokundum tabanlarıma, sokaklarda ayak seslerimi duydum, korkularımda kara kedinin gözü. Yitip gitmeyi göze alandım çıktım sokağın köşesinden körleşen bir ışığın beyazlığında, boyadım kendimi. Ekmiştim ölüm tohumunu toprağıma, hayatı bağırırken başka gölgelere. Yok olmaktan kurtardım varlığımı benden, yöneldim mağaraların zamanı dinlendirdiği kuytularına.

Varlığım benim sınırım, sınırladım akmalarıma, kaymalarıma toprağın yaralanmış yüzünde. Sınırız sınırsızca. Bir başına olarak erdemi beraber yaşamanın. Hayatı paylaşabilmenin kusursuzluğu, bir köprü ölümden öteye göçüp gitmişlerin gölgeleriyle oynaşan.

Kelimelerin salıncağı yorgun geceler. Sabahlara, düşlerle dolan anların sığ birikintileri damlalara dua oldu yaşlar... Şarkılara söz, seher rüzgarına nefes. Kırmızı olan her şeyden korktum kraterlerden taştı göller. Özlem, dolunay akşamlarında çatırdayan dallara sarıldığın patikalar.

Savrulan bir Carmen. Eteklerinde siyahlaşmış çimenler var. Bir kamelya, beyazlığın zambak karası. Bir kastanyet ortalıklarda vurulan. Bir dua, ölümler ardından yalnızca içimden ve yalnızca kendime okuduğum ve yalnızca kendime secde ettiğim. şarkılarıma kumlara dalarcasına batmak, yaprak ve çiçeklerin vahası, geçtiğim çöller güneşlerimi kararttıkça.

Akşamların hükmü kalkmış, çünkü ışık teslim olmuş bir gezegenin soğuk yüzüne. Bir yargıç cübbesi gibi sarmış beni, yargıladığı yaralarım, kanayan.

Gecelerimi kelepçeleyen bir gardiyan. Esir alınmış ufuklarım karartılmış. Ellerden fışkıran o ışık huzmesi boyuyor beni, gölün üstünden kayıp giden ayla, sabahlara dek.  Ben oldum, doldurdum çünkü ay fırsatımdı gördüm, ben sendim, sen bendin gölgem.

Beni aydınlat.

Hiç yorum yok:

Bir Bildiri Hakkında

Tarih: 09.12.2023 Yazar: Zühtü Kayalı LUDWİG WİTTGENSTEİN VE MANTIKSAL FELSEFE İNCELEMELERİ (TRACTATUS) LUDWIG WITTGENSTEIN AND LOGIC PHILOS...