10 Nisan 2021 Cumartesi

Profesör Doktor Hakan Ertin

16 Mart 2021 tarihli bir gazetenin web sayfalarına bakıyordum. Bir profesör metroda geçirdiği kalp krizinden sonra öldüğünü yazan haber ilgimi çekti ve merakla okudum. Öncelikle profesörün bilim dalını merak etmiştim.

İnşaat, elektrik, elektronik, makine, mimarlık dallarında profesör olup da metroya binen neredeyse hiç profesör tanımamıştım.

Sonra kardiyo vesküler cerrahi, onkoloji, üroloji, jinekoloji, tüp bebek ve benzeri tıp dallarındaki profesörlerin de benzer şekilde gayet rahat bir hayat sürdüklerini görüyordum.

Akıl yürütmeye devam ettim.

Hukuk fakültelerinin uluslararası deniz, ceza, medeni, ticaret, idari hukuk alanlarındaki profesörlerinin de sıkıntıları yoktu.

Bir de aklıma üç gün önceki haber geldi. 27 yaşında icra haciz işlemine çıkarılan genç avukatın kurşunlara maruz kalması ve ölümü. Genç mezunları bu ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu dönemde hacze gönderen zihniyeti düşündüm. Baro başkanının "en ağır cezanın takipçisi olacağız" derken anlı şanlı, kerli ferli hukukçuların yağlı ballı sofralardan kalkmadan ahkam kesmelerinin de sığlığına takıldım.

Hele hele iktisat, muhasebe, maliye konularındaki profesörler üçer beşer anonim şirketin bağımsız murakıplıklarıyla, danışman, uzman görüşü vermekten kaynaklanan telifleriyle metro hakkında genel kültürden öteye bilgi sahibi olmadıklarını da görmüştüm.

Habere konu olan kişi Prof. Dr. Hakan Ertin idi ve çalıştığı alan Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı imiş. Yani tarih ve etik konusunda çalışan bir profesörün müşterisi, hizmet talebinde bulunan kimi olabilirdi ki? Türkiye'de tabii ki hiç kimse. Müteveffa Prof. Dr. Hakan Ertin'in arkasından demeçler verilmiş, açıklamalar yapılmış. Alanında Türkiye'de üç (3) kişiden biri olduğu ifade edilmiş. Yani onbinlerce hekimin olduğu, özel hastanelerin gecekondu gibi dikildiği, deontolojinin ayaklar altında çiğnendiği bir ülkede öne çıkan onlarca "etik" konusunda araştırma yapan araştırmacı, doktor, doçent, profesör olması gerekirken, Türkiye'de önde gelen "3" yazı ile üç, tıp tarihi ve etik konusundaki hocasından birinin (1962 doğumlu) yaşında (aynı yaştayız bu arada) ölüp gitmesi.

İşte Türkiye'nin hal-i pür melali. Söyleyecek çok fazla bir şey yok.


Hiç yorum yok:

Ben Şimdi Ölmedim

- Meçhul bir Ömer'e. Bir şiirin hikayesi, şiir yazılırken anlatılmaya başlar. Şiirle beraber hikaye yazılır. Ben şimdi ölmedim. Her iste...